Ramazan ayı, geleneksel ritüellerin ve sosyal dayanışmanın en yoğun yaşandığı dönemlerden biri. Bu yıl Ramazan'ın coşkusunu artıran ve dikkatleri üzerine çeken isim ise Türkiye'nin en küçük davulcusu. Yedi yaşındaki minik Alperen, her akşam mahallelerden yükselen davul sesiyle birlikte, bu geleneğin en tatlı yüzü haline geldi. Küçük yaşına rağmen içinde barındırdığı büyük tutku, onu sadece mahallelinin değil, sosyal medyanın da dikkat odağı haline getirdi.
Alperen'in Ramazan boyunca gerçekleştirdiği davulculuk performansları, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumu birleştiren bir etki oluşturuyor. Ailesinin destekleriyle erken yaşta davul çalmaya başlayan Alperen, bayram simgelerinin yanı sıra, manevi değerleri de harmanlayarak topluma aktarıyor. "Davul çalmak benim için bir eğlence değil, bir sorumluluk" diyen Alperen, arkadaşlarının ve komşularının takdirini topluyor. Sadece Ramazan'da değil, diğer dönemlerde de müzikle ilgilenmeye devam ederek, kendisini sürekli geliştirmeyi hedefliyor.
Minik davulcunun başarı hikayesi, sosyal medyada da hızla yayılmaya başladı. Alperen’in davul çaldığı anların paylaşıldığı videolar, binlerce izlenme alarak geniş bir kitle tarafından ilgiyle karşılandı. Anne ve babası, oğullarının bu keyifli yolculuğuna tanıklık etmekten mutluluk duyarken, Alperen’in performanslarının geniş bir kitleye ulaşmasında önemli bir rol oynuyor. "Oğlum çok yetenekli ve bu yeteneği ile insanlara neşe katmayı seviyor. Onun için her şey çok güzel" diyor annesi, gözleri parlayarak.
Alperen'in bir başka özelliği ise, mahalledeki çocuklarla olan uyumu. Onlar birlikte şarkılar söyleyip, oyunlar oynarken Alperen, davuluyla onlara katılarak eğlencenin ve mutluluğun bir parçası haline geliyor. “Davul başlı başına bir eğlence aracı!” ifadesini kullanarak, çocukların bu geleneksel sanata duyduğu sevgiyi vurguluyor. Minik davulcunun yeteneği ve tatlı halleri, mahalle sakinleri ve hatta sosyal medya kullanıcıları tarafından büyük bir takdir topluyor.
Alperen için Ramazan'da davul çaldığı her an, onun için bir öğrenme fırsatı. Yerel halk ona sadece bir davulcu gözüyle bakmıyor; “O, bu işin geleceği” diyor mahallelinin bir kısmı. Küçük yaşına rağmen sahne deneyimi, onun öz güvenini artırırken, insanlarla kurduğu iletişim ise sosyal bir karakter gelişimi sağlamaktadır. Geçtiğimiz günlerde kendisiyle bir röportaj gerçekleştiren yerel bir gazete, Alperen’in bu geleneği sürdürmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayarak, onun hikayesini geniş kitlelere ulaştırmayı hedefliyor.
Bu minik yeteneğin hikayesi, sadece bir davulcunun değil, aynı zamanda kültürel bir mirası yaşatan ve aktaran bir genç bireyin öyküsü. Alperen, Ramazan boyunca davulun sesiyle sokakları inleten bir melodinin parçası haline gelirken, toplumuna neşe katmayı başarıyor. Nonstop olarak süren bu camide etkinlikleri, mahallede dayanışma ve yardımlaşmanın önemine de dikkat çekiyor. Alperen, hepimizin özlem duyduğu o eski değerleri ve dostlukları gün yüzüne çıkaran bir simge; sadece bir davulcu değil, aynı zamanda bir umut ışığı.
Sonuç olarak, Alperen’in Ramazan davulculuğu, sadece bir hobi değil, aynı zamanda toplumun ruhunu besleyen bir kültürel taşınmadır. Petekteki tatlı bal gibi, Alperen de Ramazan’la özdeşleşmiş bir neşe kaynağı. Kendisini izlemek için heyecanla bekleyen gözü yükseklerde, kalbi ise müzikle dolup taşıyor. Gelecekte Alperen’in de bu müziği daha da geliştirmesine ve gelecek nesillere aktarmasına tanık olacağız. Türkiye'nin en küçük ama en sevimli Ramazan davulcusuna destek vermek, belki de yarının büyük sanatçısının doğmasına yardımcı olmanın ilk adımıdır.