Son yıllarda Türkiye'de meydana gelen trafik kazaları, sadece maddi hasarla değil, can kaybıyla da sonuçlanıyor. Bu felaketlerden biri de İstanbul’da yaşandı ve genç muhalif aktivist Muhammed Gürcan Koçak’ın ölümüne yol açtı. Koçak, genci yaşında kaybettiğimiz itiraz eden seslerden biriydi. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen duruşmada, Koçak'a çarparak ölümüne neden olan sürücü hakkında alınan tahliye kararı büyük tepki topladı. Bu olay, hukukun ve adaletin ne şekilde işlediği konusunda birçok soru işareti doğurdu.
Muhammed Gürcan Koçak, 23 yaşında bir aktivist olarak pek çok gençle beraber adalet ve eşitlik mücadelesi veriyordu. 24 Eylül 2023 tarihinde, henüz hayatının baharındayken, İstanbul’un kalabalık bir caddesinde bir aracın çarpması sonucu ağır yaralanmış ve hastanede hayatını kaybetmişti. Kazanın yaşandığı an, tanıklar tarafından önemli bir şekilde kaydedildi ve sosyal medyada hızla yayıldı. Olay anına ait görgü tanıklarının ifadeleri ve kaza ile ilgili çekilen görüntüler, sürücünün dikkatsiz ve hızlı bir şekilde seyir ettiğini ortaya koyuyordu.
Kaza sonrası tutuklanan sürücü, ilk duruşmasında mahkemeye çıkarıldı. Genç hayatı yitiren Muhammed Gürcan Koçak'ın ailesi, adaletin yerini bulması için duruşma salonunu terk etmedi. Ancak, mahkemenin sürücü hakkında verdiği tahliye kararı, olayın salt bir trafik kazası değil, ardında yatan sosyal ve politik dinamikleri de gözler önüne serdi. Birçok insan, bu durumun toplumda adaletin nasıl işlediği konusunda bir örnek teşkil ettiğini ve sürücünün serbest bırakılmasıyla, adaletin çiğnendiğini düşünüyor.
Koçak’ın ölümü, sadece aile ve yakınları için değil, tüm muhalefet ve sosyal adalet savunucuları için bir kayba dönüştü. Çok sayıda sivil toplum kuruluşu, bu olayın ardından açıklama yaparak, adaletin bir an önce sağlanması gerektiğine vurgu yaptı. Tahliye kararına karşı sosyal medya platformlarında yoğun bir tepki dalgası oluştu. #AdaletİçinSesimizOl #MuhammedGürcanKoçak gibi hashtag'ler ile yapılan paylaşımlar, genç aktivistin kaybının altında yatan toplumsal sorunları da gözler önüne serdi.
Tahliye kararı, binlerce insanı ayaklandırdı ve büyük bir protesto gösterisi düzenlenmesine neden oldu. Göstericiler, “Adalet yoksa hayat yok!” sloganlarıyla yürüyüş yaparken, öte yandan sürücünün serbest bırakılmasının alışılmadık bir durum olduğu ve adalet sistemine duyulan güvenin sarsıldığına dikkat çektiler. Ayrıca, kaza ile ilgili detayların ve şahit ifadelerinin yeniden değerlendirilmesi için çağrılar yapıldı. Gösteriler sırasında bazı vatandaşlar, adalet için mücadele etmenin önemini hem kendileri hem de gelecek nesil için bir sorumluluk olarak tanımladılar.
Sonuç olarak, Muhammed Gürcan Koçak’ın trajik ölümü ve sonrasında yaşanan süreç, sadece bireylerin değil, toplumun adalet arayışının sembolü haline geldi. Gençler, adaletin sağlanması konusundaki taleplerini bir kez daha dile getirirken, adaletin peşinden koşan herkes, bu trajedinin yalnızca bir trafik kazası olmadığını, ardında büyük bir toplumsal eşitsizlik ve hukuksuzluk olduğunu ifade etti. İlgililerin dikkatini çeken bu durum, hukukun üstünlüğünün ve adaletin herkes için geçerli olması gerektiğini bir kez daha gündeme getirdi.
Koçak’ın hikayesi, benzer durumlarda adalet arayışında olan pek çok kişi ve ailenin sesini duyurmasına vesile oldu. Bu olay, aynı zamanda hem toplumda hem de hukuksal alanda bir farkındalık yaratma amacı taşımaktadır. Birçok insan, adalet arayışına destek vererek, gelecekte yaşanacak benzer olayların önüne geçilmesi için mücadele etmeye kararlı olduklarını ifade etmektedir.