Deprem uzmanı Frank Hoogerbeets, özellikle Türkiye’nin sarsıntılı fay hatları üzerinde bulunan İstanbul için yaptığı tahminlerle dikkatleri üzerine topluyor. Geçtiğimiz günlerde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremin öncesinde yaptığı tahminlerle tanınan Hoogerbeets, İstanbul’un büyük bir deprem riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. İklim değişikliği, yer hareketleri ve teknolojik gelişmelerin etkisi altında, Hoogerbeets'in öngörüleri yalnızca Türkiye için değil, dünya genelinde sismik faaliyetler açısından da önemli rol taşıyor.
Frank Hoogerbeets, yalnızca son dönemdeki depremleri değil, geçmişteki büyük sarsıntıları da analiz ederek yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. 2021 yılında, Kahramanmaraş ve çevresinde beklenen hareketliliğe dair tahminlerde bulunarak dikkatleri üzerine çekmişti. Bu tahmin gerçekte de kayda geçmiş ve bölgedeki büyük bir deprem yaşanmıştı. Hoogerbeets, İstanbul’un da benzer bir riske sahip olduğunu düşünerek son derece önemli bilgiler paylaşmakta. Uzman, İstanbul’un depreme hazırlık seviyesini, yapıların dayanıklılığını ve şehir planlamasını eleştiren söylemleriyle daha fazla farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Son yapılan açıklamalarda Hoogerbeets, İstanbul’un deprem riski taşıyan en kritik bölgelerinden birisi olduğunu vurguladı. Şehrin tarihi dokusu, uzun süreli bekleyen yapıların durumu ve yoğun nüfus bu riski katmerli bir hale getiriyor. Hoogerbeets, İstanbul’un “deprem kuşağı” üzerinde bulunduğunu belirterek, tüm yurttaşların ve yetkililerin bu durumu göz önünde bulundurması gerektiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, eğer bir deprem olursa bunun sonuçlarının çok yıkıcı olacağını, on binlerce insanın hayatını etkileyebileceğini ifade ediyor.
Depremin önlenemeyen bir doğal afet olduğunu kabullenmekle birlikte, hazırlık ve önlemlerin hayati önem taşıdığını dile getiriyor. Hoogerbeets, şehirlerdeki yapıların güçlendirilmesi, acil durum senaryolarının oluşturulması ve vatandaşların deprem eğitimi alması gerektiğinin altını çiziyor. Bu tür önlemler, potansiyel bir felaketin etkilerini en aza indirmek için kritik bir öneme sahip.
Sonuç olarak, Frank Hoogerbeets’in İstanbul’daki potansiyel büyük deprem konusunda yaptığı uyarılar, yalnızca bilimsel verilerle değil, aynı zamanda halkın bilinçlenmesi açısından da önem taşıyor. Yine de, deprem gibi doğal afetlerin önceden tahmin edilebilir olması her zaman bir belirsizlik taşımaktadır. Bu sebeple, büyüyen şehirlerde ve nüfus yoğunluklarının arttığı bölgelerde, halkın ve yöneticilerin bu konudaki farkındalığı artırılmalı ve gerçek anlamda önlemler alınmalıdır.
İstanbul’un tarihi ve kültürel mirası yanında, karşılaştığı doğal olağanüstülüklere karşı göstermesi gereken dayanıklılık da, gün geçtikçe daha fazla önem kazanıyor. Frank Hoogerbeets’in görüşleri kapsamında hareketle, Türkiye’deki diğer şehirlerde de benzer risklerin olduğu ve bu risklerle karşılaşmamızı engellemek için hazırlıklara başlamanın vakti geldiğini anımsatmak gerekiyor. Gerçekleştirilecek yapı denetimleri, acil durum planları ve kamu bilincinin artırılması adına atılacak her adım, gelecekte yaşanacak olası felaketlerin etkilerini azaltacak ve böylesi zorlu günlerde toplumun dayanışmasını artıracaktır.